Kutsal Kitap'a ait Gerçekler

İman yolunda olup olmadığınızı anlamak için kendi kendinizi sınayın (PDF) Bu makalenin pdf versiyonu

"İman yolunda olup olmadığınızı anlamak için kendi kendinizi sınayın"



Son günlerde 1. Timoteyus 1:18'de verilen resim üzerinde düşünüyordum. O bölümde, Pavlus'un Timoteyus'a talimatlar verdiğini görürüz:

1. Timoteyus 1:18-20
"Oğlum Timoteyus, senin hakkında önceden söylenmiş olan peygamberlik sözlerine dayanarak savaşların en iyisini sürdürmen için, o sözler uyarınca bu buyruğu sana emanet ediyorum. İmana ve temiz vicdana sarıl. Bazıları temiz vicdanı bir yana itmekle iman konusunda battılar. İmeneyus ve İskender bunlardandır. Küfür etmemeyi öğrensinler diye onları Şeytan'a teslim ettim."

İman konusunda batanlardan bazıları aynı zamanda İmeneyus ve İskender'di. Bu insanlar inanlı değildiler. İman konusunda batanlar ifadesi, o kişilerin bir zamanlar iman yolunda olduğunu vurgular. Pavlus bu sefer de İmeneyus ve Filitus hakkında konuşur:

2. Timoteyus 2:17-18
"Sözleri kangren gibi yayılacak. İmeneyus ve Filitus bunlardandır. Dirilişin olup bittiğini söyleyerek gerçek yoldan saptılar. Şimdi de bazılarının imanını altüst ediyorlar."

Gerçek yoldayken yoldan biri saptı ve imanını yitirdi. Benzer bir durum aynı zamanda İmeneyus, İskender ve Filitus'un da başına geldi: gerçek yoldan saptılar, iman konusunda battılar. Ne yazık ki; onlar tek değillerdi. Onların durumu, kaçınılması gereken bir örnek olduğu halde, bize çok şey öğretir.

İnancı korumak bağışlanmış bir şey midir?

Rab'bi ilk tanıdığımda, bu soruya evet yanıtını verir, inancı korumanın bize bağışlanmış bir şey olduğunu ve onu yitirmenin imkansız olduğunu düşünürdüm. Fakat, yıllar geçtikçe, bu düşüncenin doğru olmadığını gördüm. İnancı korumak bize bağışlanmış olan bir şey DEĞİLDİR. Aksi bir durum söz konusu olsaydı, günümüzde ne Tanrı Sözünün uyarılarıyla karşılaşırdık ne de Tanrı Sözü, iman konusunda batmak hakkında insanlarla konuşurdu. Hristiyan yaşamının ve inancının Romalılar 10:9 bölümündeki itirafla sona ermediğine inanıyorum ("İsa'nın Rab olduğunu ağzınla açıkça söyler ve Tanrı'nın O'nu ölümden dirilttiğine yürekten iman edersen, kurtulacaksın.") Aksine, o sürekliliği olan ve yaşadığımız sürece yürümemiz gereken bir yoldur. Kesinlikle Romalılar 10:9 bölümündeki itirafla başlar ama orada sona ermez.

A. 2. Timoteyus 4:6-9

2. Timoteyus bölümünde Pavlus, yaşamının sonuna geldiğinde Timoteyus'a talimatlar verir. Orada, 6-9 ayetlerinde, hayatı hakkında kısa bir açıklama yapar:

2. Timoteyus 4:6-9
"Çünkü kanım zaten adak şarabı gibi dökülmek üzere. Benim için ayrılma zamanı gelmiştir. Yüce mücadeleyi sürdürdüm, yarışı bitirdim, imanı korudum. Bundan böyle, doğruluk tacı benim için hazır duruyor. Adil yargıç olan Rab, o gün bu tacı bana, ve yalnız bana değil, O'nun gelişini özlemle beklemiş olanların hepsine verecektir."

Eğer iman, Pavlus'un inandığı şekilde başlayıp bitiyorsa, şu ifadeyi kullanmamalıyız: "İMANI KORUDUM". İman kesinlikle KORUNMASI gereken bir şeydir. Pavlus imanını korurken, İmeneyus ve İskender iman konusunda battılar.

Bakın, Pavlus hayatının bu evresinde şu sözleri söylemedi: "Birçok kilise inşa ettim, bir sürü kitap yazdım, o kadar çok kalabalığa öğrettim ki, binlercesinin iman etmesini sağladım". Hizmetinin sonunda, hikayesi oldukça gösterişten uzaktı: Yüce mücadeleyi sürdürdüm, yarışı bitirdim, imanı korudum.

Hristiyan yaşamı bir mücadeledir, yürünmesi gereken bir yoldur. Rab'be iman ettiğimiz gün başlar ama orada sona ermez. Sadece yolun sonunda, ölmek üzereyken Pavlus imanı, koştuğu yarış ve mücadelesi hakkında geçmiş zamanda konuşmaktadır. Ancak o zaman, bu dünyadaki yolculuğunun sonuna gelmeden hemen önce, Pavlus son hesap için bir çizgi çekmektedir.

Onun aksine, birçok Hristiyan iman ettikleri gün bu yarışın sona erdiğine ve imanlarının asla tehlike altında olmayacaklarına inanırlar. Açıkça görülüyor ki; Pavlus onlarla aynı fikirde değildi. Filipililer 3:12-14 bölümünde anlattıklarını çoğumuzun kavrayamamasının sebebi de muhtemelen bu olabilir. Okuyalım:

Filipililer 3:12-14, 17
"Bunlara şimdiden kavuşmuş ya da şimdiden yetkinliğe erişmiş olduğumu söylemiyorum. Ama Mesih'in beni kazanmakla benim için öngördüğü ödülü kazanmak için koşuyorum. Kardeşler, ben kendimi henüz bunu kazanmış saymıyorum. Ancak şunu yapıyorum: geride kalan her şeyi unutup ileride olanlara uzanarak, Tanrı'nın Mesih İsa aracılığıyla yaptığı göksel çağrıda öngörülen ödülü kazanmak için hedefe doğru koşuyorum........Kardeşler, hep birlikte beni örnek alın."

Pavlus'un aksine, birçok kardeş kendilerini ödüle ulaşmış sayarlar. "İman ettiğim ve kurtulduğum için dilediğim gibi yaşayabilirim. Ben zaten ödülü aldım" diye düşünür bazılarımız. Pavlus için Hristiyan yaşamı bu değildi. O, "kurtuluşa erişmek için bir durak ve sonra eskisi gibi devam edeceğimiz" bir statik değildir. Aksine, o dinamik olan bir mücadele, koşulması gereken bir yarıştı. İbraniler 12:1-2 bölümünde tekrarlandığı gibi:

İbraniler 12:1-2
"İşte bizi çevreleyen bu denli büyük bir tanıklar kalabalığı olduğuna göre, biz de her yükü ve bizi kolayca kuşatan günahı üzerimizden sıyırıp atarak önümüze konan yarışı sabırla koşalım. Gözümüzü, imanımızın öncüsü ve tamamlayıcısı İsa'ya dikelim. O, kendisini bekleyen sevinç uğruna utancı hiçe sayıp çarmıhta ölüme katlandı ve Tanrı'nın tahtının sağında oturdu."

Hristiyan yaşamı, gerçekten İsa'ya bakarak koşmamız gereken bir yarış, bir yoldur. İman, korumamız gereken bir niteliktir.

"İman yolunda olup olmadığınızı anlamak için kendi kendinizi sınayın", der Pavlus 2. Korintliler 13:5 bölümünde. İman yolunda mıyız yoksa artık "lütuf" çağında olduğumuz için hayatlarımız günahı haklı çıkaran bozulmuş bir görüşe mi dayalı? Kendimizi sınayalım! Pavlus'un anlattığı gibi:

1. Korintliler 9:24-27
"Koşu alanında yarışanların hepsi koştuğu halde ödülü tek bir kişinin kazandığını bilmez misiniz? Öyle KOŞUN ki ödülü kazanasınız. Yarışa katılanların hepsi kendilerini her yönden denetlerler. Böyleleri bunu çürüyecek bir defne tacı kazanmak için yaparlar, biz ise hiç çürümeyecek bir taç için yaparız. Bu nedenle, amaçsızca koşan biri gibi koşmuyorum. Yumruğumu havayı döver gibi boşa atmıyorum. Müjde'yi başkalarına duyurduktan sonra ben kendim saf dışı kalmamak için bedenime eziyet çektirip onu köle ediyorum."

B. Ekinci benzetmesi

Birçoğumuz için bu oldukça iyi bilinen bir benzetmedir. İsa orada 4 kategoride yer alan insanları ve tohumun, Tanrı Sözünün onlar üzerinde olan etkilerini açıklar. Luka 8:11-15 bölümünde şöyle okuruz:

Luka 8:11-15
"Benzetmenin anlamı şudur: tohum Tanrı'nın sözüdür. Yol kenarındakiler sözü işiten kişilerdir. Ama sonra İblis gelir, inanıp kurtulmasınlar diye sözü yüreklerinden alır götürür. Kayalık yere düşenler, işittikleri sözü sevinçle kabul eden, ama kök salamadıkları için ancak bir süre inanan kişilerdir. Böyleleri sınandıkları zaman imandan dönerler. Dikenler arasına düşenler, sözü işiten ama zamanla yaşamın kaygıları, zenginlikleri ve zevkleri içinde boğulan, dolayısıyla olgun ürün vermeyenlerdir. İyi toprağa düşenler ise, sözü işitince onu iyi ve sağlam bir yürekte saklayanlardır. Bunlar sabırla dayanarak ürün verirler."

Bu benzetmenin ikinci ve üçüncü kategorileri daima benim için bir soru işaretini barındırmıştır. Bu kategoriler, Sözü reddetmez, en azından hemen inkar etmezler. Tam tersine, tohum gelişir, fakat ürün vermez. Rab'bin açıkça ikinci kategori için söylediği gibi: onlar "bir süre inanan kişilerdir". Üç kategorinin tümünde tohum gelişmesine rağmen, içlerinden yalnızca biri ürün verir. Diğer ikisi, imana sahipken, yolda onu yitirirler. Farklı bir şekilde aktarırsak: bir kimsenin İsa Mesih'e iman etmesi o kişiyi otomatik olarak dördüncü kategoride sınıflandırmaz. Hangi kategoriye ait olduğumuz, iman ettikten sonra yoldayken ne olacağına bağlıdır. İman ettiğimiz yani İsa'yı kabul ettiğimiz gün tohumun geliştiği gündü. Fakat, bu tohumun nasıl büyüyeceği, başlangıçta bilinecek bir şey değildir. Tek gerçek hesap, son hesaptır. Ancak Pavlus gibi yolun sonuna varmış olan biri geçmiş zamanda konuşabilir.

Bazı tuzaklar imanı sınamaya tabi tutabilir ve hiç kimse böyle bir durumda imandan vazgeçmemelidir, bu konu daha ayrıntılı bir şekilde aşağıdaki bölümlerde işlenmiştir ve yukarıda belirtilen Luka 8'de incelenmiştir.

I. Ayartmalar

Yakup 1:14-15 der ki:

"Herkes, kendi arzularıyla sürüklenip aldanarak ayartılır. Sonra arzu gebe kalınca günah doğurur. Günah olgunlaşınca da ölüm getirir."

Hiç kimse ayartmaya teslim olmamalıdır. Tanrı ve "kendi arzularımız" arasında seçim yapmak zorunda kalacağımız zamanlar olacaktır. Tanrı'nın yolu ya da kendi yolumuzu izleyip izlememeye karar vereceğimiz kritik kavşaklar, zamanlar olacaktır. Böyle zamanlarda, ikinci kategoride yer alan insanlar, Tanrı'yı bırakır ve kendi arzularının peşinden giderler. Tövbe ve geri dönüş yoksa, neticeler gerçekten yıkıcı olabilir.

II. Tanrı sözünden ötürü sıkıntı / zulme uğramak

Bu konu, Markos'un ekinci benzetmesi kayıtlarında aynı kategoride verilmiştir (Markos 4:17). Pavlus'un, sıkıntının sonuçları hakkında anlattıklarıyla ilgili olarak: "Bu sıkıntılardan ötürü kimse sarsılmasın" diye bir ifade kullanmıştır. (1. Selanikliler 3:3). Sıkıntılar ve felaketler ikinci kategorideki insanları sarsmaktadır. Başlangıçta iman etmelerine rağmen, ayartma ve sıkıntı zamanında sarsılmaz değildirler. Tüm bunlar sahnede görünmeye başlar başlamaz, yollarını değiştirmeyi ve eski yaşamlarına dönmeyi tercih ederler.

III. Para sevgisi, zengin olma hevesi, zenginliğin aldatıcılığı

Bu tuzak için, Pavlus şu sözleri söyler:

1. Timoteyus 6:9-10
"Zengin olmak isteyenler ayartılıp tuzağa düşerler, insanları çöküşe ve yıkıma götüren birçok anlamsız ve zararlı arzulara kapılırlar. Çünkü her türlü kötülüğün bir kökü de para sevgisidir. Bazıları zengin olmak hevesiyle imandan saptılar ve kendi kendilerine çok acı çektirdiler."

Kutsal Kitap, İbrahim (Yaratılış 13:2, 24:35) ve Eyüp (Eyüp 1:3) gibi aşırı derecede zengin olan Tanrı adamlarıyla ilgili referansları içerir. Fakat onlar aç gözlü değillerdi; para sevgisiyle yanıp tutuşmuyorlardı. Eyüp her şeyi bir dakika içinde kaybettiğinde, tepkisi çok basitti:

Eyüb 1:21
"Bu dünyaya çıplak geldim, çıplak gideceğim. RAB verdi, RAB aldı, RAB'bin adına övgüler olsun!"

Sorun paranın kendisinde değil, paraya olan düşkünlüktedir. Balam peygamberle ilgili sorun; Tanrı'dan istememesi değil, "Haksızlıkla elde ettiği kazancı o kadar çok sevip", onların ardından gitmesidir. (1. Petrus 2:15).

IV. Kaygılar

Tanrı Sözü tohumunun büyümesinin önündeki bir diğer engel; kaygılardır. Mesih'in uyardığı gibi:

Luka 21:34
"Kendinize dikkat edin! Yürekleriniz sefahat, sarhoşluk ve bu yaşamın kaygılarıyla ağırlaşmasın. O gün, üzerinize bir tuzak gibi aniden inmesin. Çünkü o gün bütün yeryüzünde yaşayan herkesin üzerine gelecektir."

Kaygılar, imanlı kişinin yüreğini ağırlaştırır ve Söz tohumunu boğar. Tanrı ilk sırada yer alması gerekirken, ikinci veya daha alt kategoride yer alır ve bir şekilde ihtiyaçları karşılamakta o kadar bağlantılı olduğu düşünülmez. Kaygıları örtmeye çalışmak, Tanrı'nın sorumluluğu olmaktan çıkıp, kişisel sorumluluğumuz halini alır, oysaki Tanrı bizi şöyle çağırır:

1. Petrus 5:7
"Bütün kaygılarınızı O'na yükleyin. Çünkü O sizi kayırır."

Tanrı'ya kaygılarımızı vermeyip, kendimize sakladığımızda, Tanrı Sözünde belirtilen bedel; ürün vermeyecek olmamızdır. Günün birinde Sözü işitip ona iman etmemize rağmen, kaygılarla ve kaygılarımızı Tanrı'ya yüklemekteki güvensizliğimizle bu tohumu boğulmaya terkederiz. Rab'bin açıkça belirttiği gibi; yüreğe ve imana karşı aynı tehlikeli etkileri taşıyan iki durum daha bulunur: Bunlar sefahat ve sarhoşluktur (günümüzde "partiye katılma" "gece klübüne gitme" ifadelerini kullanırız).

V. Yaşamın zevkleri

Rab, daha önce sunduğumuz Luka pasajında bu tuzağın sonuçlarını ele almaktadır. Bu tuzağın oldukça açık bir örneği, çok iyi bilinen bir Tanrı adamıdır: Süleyman.

İsrail'in en zengin kralı, Tanrı'nın ona öylesine derin bilgelik verdiği ve bu sebeple diğer ulusların krallarının kendisini dinlemeye geldiği kişidir, sonunda ise bu kişi yüreğini Tanrı'dan ve Tanrı Sözünden geri çevirmiştir. 1. Krallar'ın anlattığı gibi:

1. Krallar 11:1-9
"Kral Süleyman firavunun kızının yanısıra Moavlı, Ammonlu, Edomlu, Saydalı ve Hititli birçok yabancı kadın sevdi. Bu kadınlar RAB'bin İsrail halkına, "Ne siz onların arasına girin, ne de onlar sizin aranıza girsinler; çünkü onlar kesinlikle sizi kendi ilahlarının ardınca yürümek üzere saptıracaklardır" dediği uluslardandı. Buna karşın, Süleyman onlara sevgiyle bağlandı. Süleyman'ın kral kızlarından yedi yüz karısı ve üç yüz cariyesi vardı. Karıları onu, yolundan saptırdılar. Süleyman yaşlandıkça, karıları onu başka ilahların ardınca yürümek üzere saptırdılar. Böylece Süleyman bütün yüreğini Tanrısı RAB'be adayan babası Davut gibi yaşamadı. Saydalılar'ın tanrıçası Aştoret'e ve Ammonlular'ın iğrenç ilahı Molek'e taptı. Böylece RAB'bin gözünde kötü olanı yaptı, RAB'bin yolunda yürüyen babası Davut gibi tam anlamıyla RAB'bi izlemedi. .... İsrail'in Tanrısı RAB, kendisine iki kez görünüp, 'Başka ilahlara tapma!' demesine karşın, Süleyman RAB'bin yolundan saptı ve O'nun buyruğuna uymadı."

ve Nehemya 13:26
"Kral Süleyman bu yabancı kadınlar yüzünden günaha girmedi mi? Onca ulusun kralları arasında Süleyman gibisi yoktu. Tanrı onu öyle sevdi ki, bütün İsrail'e kral yaptı. Ama yabancı kadınlar onu bile günaha sürükledi."

Süleyman doğduğunda, Rab Natan peygamberi gönderdi ve çocuğun adını Çocuğu seven RAB" anlamına gelen Yedidyah koydu (2. Samuel 12:24-25). Ona o kadar çok bilgelik vermişti ki; onunla konuşmak için diğer krallıklardan geliyorlardı (1. Krallar 10). Fakat, bütün bunlar Süleyman'ın iyi bir sona sahip olduğu anlamına gelmiyordu. Bunun sebebi; yüreğini geri çevirmesi ve "tamamen Rab'bi izlememesiydi. Sonunda, kaçınılması gerektiğini öğrettiği tuzaklara kendisi düştü (Özdeyişler 2:16-19, 5:20, 6:24): sarayı birçok yabancı kadınla dolmuştu, bu da ayrı ayrı sonuçlara neden olmuştu - "karıları onu, yolundan saptırdılar" (1. Krallar 11:3).

Eski yaratılışın, kimseyi incitmediğiniz için ufak günahlarınızdan dolayı, ortada bir sorun olmadığına dair sizi ikna etmeye çalışmasına bakmayın... sizi kandırmasına izin vermeyin. "Azıcık bir maya bütün hamuru kabartır" der Tanrı Sözü (1. Korintliler 5:6). Ürün vermenize engel olacak günahla uzlaşma söz konusu değildir. Günahlar kadar, kaygılar, açgözlülük ve diğer tüm tuzaklar yüreği ağırlaştırır, yorgun ve isteksiz kılar. İçten bir şekilde yabancı kadınlardan uzak durulması öğretisini veren bir adamın (bakınız Özdeyişler 5) sonunda düzinelercesine sahip olacağını kim tahmin edebilirdi ki? Tanrı, Süleyman'ı azarlamasına karşın, (1. Krallar 11) o değişmedi. Yüreği o kadar katılaşmıştı ki; artık ne hatasını ne de bu konudaki kayıtsızlığını görebiliyordu.

VI. Sahte bilgi / Sapkınlık

Bu durum, Pavlus'un Timoteyus'a öğüt verdiği 1. Timoteyus 6:20-21 bölümünde açıklanmıştır:

1. Timoteyus 6:20
"Ey Timoteyus, sana emanet edileni koru. Bayağı ve boş sözlerden, yalan yere `bilgi' denen düşüncelerin çelişkilerinden sakın."

Aynı zamanda, halihazırda İmeneyus ve Filitus konusunda okuduğumuz gibi:

2. Timoteyus 2:17-18
"Sözleri kangren gibi yayılacak. İmeneyus ve Filitus bunlardandır. Dirilişin olup bittiğini söyleyerek gerçek yoldan saptılar. Şimdi de bazılarının imanını altüst ediyorlar."

İmeneyus ve Filitus bunlardandır. Dirilişin olup bittiğini söyleyerek gerçek yoldan saptılar. Tanrı Sözünden görebildiğimiz gibi, havariler defalarca yanlış, tehlikeli öğretiler konusunda uyarılarda bulundular. Yuhanna, İsa'yı kabul etmeyen hiçbir ruh Tanrı'dan değildir diye bir uyarıda bulundu (1. Yuhanna 4:3). Havariler, Musa'nın töresi uyarınca sünnet olmadıkça kurtulamazsınız şeklindeki öğretilere karşı Kudüs'e geldiler (Elçilerin İşleri 15). Pavlus aynı zamanda 1. Timoteyus 4:1-3 bölümünde şöyle söyler:

1. Timoteyus 4:1-3
"Ruh açıkça diyor ki, sonraki zamanlarda bazıları imandan dönecek. Vicdanları âdeta kızgın bir demirle dağlanmış olan yalancıların ikiyüzlülüğü nedeniyle aldatıcı ruhlara ve cinlerin öğretilerine kulak verecekler. Bu yalancılar evlenmeyi yasaklayacak, Tanrı'nın, iman eden ve gerçeği bilenlerin şükranla yemesi için yarattığı yiyeceklerden çekinmek gerektiğini buyuracaklar."

Kulağımızı nereye vereceğimize dikkat edelim. Doğru ya da yanlış yapan kişiyi değil, Tanrı Sözünü işitelim. Duyduğumuz şey Tanrı Sözüyle uyumlu mudur? "Geleneklerden" farklı ya da farklı olmaması veya kulağa hoş görünüp görünmemesi bir önem taşımaz. Sadece gerçek, kişiyi özgür kılabilir. Söylenenler doğru bile olsa veya kulağa hoş görünse ya da bilgi dolu olsa da esaret getirecektir. Günümüzde bir kimse Tanrı'ya olan ilişkisinin zor bir konumda olduğunu hissetse, bunun ciddi sebebinin Tanrı ve Kutsal Kitap hakkında var olan yanlış inançlar olduğunu düşünürüm: kafamızda yarattığımız bir tanrı bulunur ve bu kişi Kutsal Kitap'ın Tanrı'sı değildir. Denemeler aynı zamanda bu tür durumları ortaya çıkarmaktadır.

Sonuç

Muhtemelen yukarıdaki açıklamalarımdan anlaşıldığı gibi; Hristiyan yaşamının İsa'yı Rab olarak kabul ettiğimiz zaman sona ermediğine inanmaktayım. Evet, orada başladı ama kesinlikle orada sona ermedi. Koşmamız gereken iyi bir yarış ve mücadele etmemiz gereken iyi bir savaş mevcuttur. İlk iman ettiğimizde sunduğumuz itiraf her geçen gün yaşamlarımızda kanıtlanıyor mu? Bugün İsa Mesih Rab'bimiz midir? Pavlus'u Timoteyus'a talimat verirken gördüğümüz gibi:

1. Timoteyus 6:20
"Ey Timoteyus, sana emanet edileni KORU....."

Bir tohum toprağa düştüğünden hemen büyümez. Bu nedenle aynı zamanda Tanrı Sözünün tohumudur. O dinamiktir. O büyüyebilme yeteneğine sahiptir ve büyümeye ihtiyaç duyar! Ekinci benzetmesinin bu üç durumunda, tohum gelişmiştir ama sadece biri ürün vermiştir.

Pavlus'un örneğini izleyelim ve sona ulaştığımızı, ödülü edindiğimizi hayal etmek yerine, ona doğru koştuğumuzu varsayalım. Kusursuz insanlar gibi davranan değil, kusursuzluğa doğru koşan insanlar olalım. Yaşamımızı İsa Mesih'e verme kararı, kesinlikle her gün almamız gereken bir karardır. Bugün yaşamımız İsa'ya ait midir? Çünkü o hem O'na hem de dünyasal görüşlere ait olamaz. Ancak birçokları aksini düşünmeye devam ederler. Bu ikiyüzlülük ve kararsızlıktır. Bunun gibi bir durumdaysanız, çıkış yolu bulunur. Tanrı size YARDIM EDEBİLİR. O'na yaklaşın, O da size yaklaşacaktır. Yaşamınızda O'ndan daha değerli bir şey olmadığına karar verin. O'na yaşamınızı TAMAMEN verin. Burada Yakup'un ne önerdiğini görürüz:

Yakup 4:7-10
"Bunun için Tanrı'ya bağımlı olun. İblis'e karşı direnin, o da sizden kaçacaktır. Tanrı'ya yaklaşın, O da size yaklaşacaktır. Ey günahkârlar, ellerinizi günahtan temizleyin. Ey kararsızlar, yüreklerinizi paklayın. Kederlenin, yas tutup ağlayın. Gülüşünüz yasa, sevinciniz üzüntüye dönüşsün. Rab'bin önünde kendinizi alçaltın, O da sizi yüceltecektir."

Özdeyişler 22:4
"Alçakgönüllülüğün ve RAB korkusunun ödülü, Servet, onur ve yaşamdır."

Konuyu sona erdirmek için, bu makalenin başlığını oluşturan 2. Korintliler 13:5 bölümüne dönelim:

2. Korintliler 13:5
"İman yolunda olup olmadığınızı anlamak için kendi kendinizi sınayın, kendinizi yoklayın. İsa Mesih'in içinizde olduğunu bilmiyor musunuz?"

Anastasios Kioulachoglu