Kutsal Kitap'a ait Gerçekler

Tanrı, kendisini sevenlerle birlikte her durumda iyilik için etkindir - Yusuf'un durumu (PDF) Bu makalenin pdf versiyonu

Tanrı, kendisini sevenlerle birlikte her durumda iyilik için etkindir - Yusuf'un durumu



Romalılar 8:28 bölümlerinde şöyle okuruz:

Romalılar 8:28
"Tanrı'nın, kendisini sevenlerle, amacına göre çağrılmış olanlarla birlikte her durumda iyilik için etkin olduğunu biliriz."

Bu makalede, Eski Anlaşmadan bir örnekle birlikte bu pasajın uygulanışını değerlendirmenizi arzulamaktayım.

1. Kenan ülkesinden Mısır'a

Başlangıç yapmak için Yaratılış 37 bölümüne gideceğiz. Orada, 3. ayetten başlayarak, şöyle okuruz:

Yaratılış 37:3-11
"İsrail Yusuf'u öbür oğullarının hepsinden çok severdi. Çünkü Yusuf onun yaşlılığında doğmuştu. Yusuf'a uzun, renkli bir giysi yaptırmıştı. Yusuf'un kardeşleri babalarının onu kendilerinden çok sevdiğini görünce, ondan nefret ettiler. Yusuf'a tatlı söz söylemez oldular. Yusuf bir düş gördü. Bunu kardeşlerine anlatınca, ondan daha çok nefret ettiler. Yusuf, "Lütfen gördüğüm düşü dinleyin!" dedi, "Tarlada demet bağlıyorduk. Ansızın benim demetim kalkıp dikildi. Sizinkilerse, çevresine toplanıp önünde eğildiler." Kardeşleri, "Başımıza kral mı olacaksın? Bizi sen mi yöneteceksin?" dediler. Düşlerinden, söylediklerinden ötürü ondan büsbütün nefret ettiler. Yusuf bir düş daha görüp kardeşlerine anlattı. "Dinleyin, bir düş daha gördüm" dedi, "Güneş, ay ve on bir yıldız önümde eğildiler." Yusuf babasıyla kardeşlerine bu düşü anlatınca, babası onu azarladı: "Ne biçim düş bu?" dedi, "Ben, annen ve kardeşlerin gelip önünde yere mi eğileceğiz yani?" Kardeşleri Yusuf'u kıskanıyordu, ama bu olay babasının aklına takıldı."

Daha ileride, Yaratılış 42 bölümünde Yusuf'un kardeşleriyle ilgili gördüğü rüyasının gerçekleştiğini görürüz:

Yaratılış 42:6, 9
"...Kardeşleri gelip onun önünde yere kapandılar.......Yusuf gördüğü onlarla ilgili düşleri anımsayarak..."

Gayet açıktır ki; Yusuf'un rüyaları gelecekten haber vermekteydi. Diğer bir ifadeyle, onlar gelecekte, aslına bakılırsa çok uzun zaman sonra1 gerçekleşecek olayları ona göstermesi aracılığıyla, Tanrı tarafından ona verilmiş olan rüyalardı. İlk bakışta yukarıda anlatılanlarda bir gariplik görülmemektedir, bu rüyaların Yusuf'un kardeşleri üzerinde oluşturduğu olumsuz etkiyi hatırladığımızda ise durum tuhaflaşmaktadır. Gerçekten de, babasının ona olan özel sevgisi yüzünden kardeşleri zaten ondan nefret ediyorlardı ve bu rüyalar ona karşı olan nefretlerini daha da güçlendirdi. Aslına bakılırsa, Yusuf'tan öylesine nefret ediyorlardı ki; onu öldürmeyi bile düşündüler (Yaratılış 37:18), sonunda onu Mısır'a giden tüccarlara sattılar:

Yaratılış 37:25-28
"Yemek yemek için oturduklarında, Gilat yönünden bir İsmailî kervanının geldiğini gördüler. Develeri kitre, pelesenk, laden yüklüydü. Mısır'a gidiyorlardı. Yahuda, kardeşlerine, "Kardeşimizi öldürür, suçumuzu gizlersek ne kazanırız?" dedi, "Gelin onu İsmailîler'e satalım. Böylece canına dokunmamış oluruz. Çünkü o kardeşimizdir, aynı kanı taşıyoruz." Kardeşleri kabul etti. Midyanlı tüccarlar oradan geçerken, kardeşleri Yusuf'u kuyudan çekip çıkardılar ve yirmi gümüşe İsmailîler'e sattılar. İsmailîler Yusuf'u Mısır'a götürdüler."

Yusuf'a karşı duydukları nefret, sonunda onu babasından, ailesinden uzağa, Mısır'a köle olarak satmalarına sebep oldu. Fakat Rab daima onunla birlikteydi:

Yaratılış 39:1-6
"İsmailîler Yusuf'u Mısır'a götürmüştü. Firavun'un görevlisi, muhafız birliği komutanı Mısırlı Potifar onu İsmailîler'den satın almıştı. RAB Yusuf'la birlikteydi ve onu başarılı kılıyordu. Yusuf Mısırlı efendisinin evinde kalıyordu. Efendisi RAB'bin Yusuf'la birlikte olduğunu ve yaptığı her işte onu başarılı kıldığını gördü. Ondan hoşnut kalarak onu özel hizmetine aldı. Evinin ve sahip olduğu her şeyin sorumluluğunu ona verdi. Yusuf'u evinin ve sahip olduğu her şeyin sorumlusu atadığı andan itibaren RAB Yusuf sayesinde Potifar'ın evini kutsadı. Evini, tarlasını, kendisine ait her şeyi bereketli kıldı. Potifar sahip olduğu her şeyin sorumluluğunu Yusuf'a verdi; yediği yemek dışında, hiçbir şeyle ilgilenmedi."

Rab Yusuf'la beraberdi, Potifar'ın evinde yaptığı her şeyi bereketleyip sağlamlaştırıyordu. Bu durumu gören efendisi, evinin ve sahip olduğu her şeyin sorumluluğunu ona verdi. Ancak durum bir kere daha dramatik bir biçimde değişti:

Yaratılış 39:6-15, 19-20
"Yusuf güzel yapılı, yakışıklıydı. Bir süre sonra efendisinin karısı ona göz koyarak, "Benimle yat" dedi. Ama Yusuf reddetti. "Ben burada olduğum için efendim evdeki hiçbir şeyle ilgilenme gereğini duymuyor" dedi, "Sahip olduğu her şeyin yönetimini bana verdi. Bu evde ben de onun kadar yetkiliyim. Senin dışında hiçbir şeyi benden esirgemedi. Sen onun karısısın. Nasıl böyle bir kötülük yapar, Tanrı'ya karşı günah işlerim?" Potifar'ın karısı her gün kendisiyle yatması ya da birlikte olması için direttiyse de, Yusuf onun isteğini kabul etmedi. Bir gün Yusuf işlerini yapmak üzere eve gitti. İçerde ev halkından hiç kimse yoktu. Potifar'ın karısı Yusuf'un giysisini tutarak, "Benimle yat" dedi. Ama Yusuf giysisini onun elinde bırakıp evden dışarı kaçtı. Kadın Yusuf'un giysisini bırakıp kaçtığını görünce, hizmetkârlarını çağırdı. "Bakın şuna!" dedi, "Kocamın getirdiği bu İbrani bizi rezil etti. Yanıma geldi, benimle yatmak istedi. Ben de bağırdım. Bağırdığımı duyunca, giysisini yanımda bırakıp dışarı kaçtı." Ona da aynı şeyleri anlattı: "Buraya getirdiğin İbrani köle yanıma gelip beni aşağılamak istedi. Ama ben bağırınca giysisini yanımda bırakıp kaçtı." Karısının, "Senin kölen bana böyle yaptı" diyerek anlattıklarını duyunca, Yusuf'un efendisinin öfkesi tepesine çıktı. Yusuf'u yakalayıp zindana, kralın tutsaklarının bağlı olduğu yere attı."

Yusuf'un hayatında tam da denge oluşmaya başlamıştı ki; onu hapishaneye düşüren diğer bir komplo gerçekleşti. Ancak Rab orada bile onunlaydı ve ona merhametini gösterdi.

Yaratılış 39:20-23
"Yusuf'u yakalayıp zindana, kralın tutsaklarının bağlı olduğu yere attı. Ama Yusuf zindandayken RAB onunla birlikteydi. Ona iyilik etti. Zindancıbaşı Yusuf'tan hoşnut kaldı. Bütün tutsakların yönetimini ona verdi. Zindanda olup biten her şeyden Yusuf sorumluydu. Zindancıbaşı Yusuf'un sorumlu olduğu işlerle hiç ilgilenmezdi. Çünkü RAB Yusuf'la birlikteydi ve yaptığı her işte onu başarılı kılıyordu."

Potifar'ın evinde ve Kenan ülkesinde olduğu gibi Rab zindanda da Yusuf'la birlikteydi. Ona merhamet ve lütuf göstermek için onunla beraberdi. Fakat bir dakikalığına da olsa kendinizi Yusuf'un durumunda düşünün. Tanrı'nın ona bahşettiği düşlerden ötürü, kardeşlerinin ondan nefret etmesi yüzünden babasının evinden uzaklaştırıldı. Onu Mısır'a köle olarak sattılar, efendisi karısı tarafından kandırıldı ve onu zindana attı. Orada olmayı hiçbir zaman seçmediği bir ülkenin zindanında bir köleydi, tek başınaydı. Kuşkusuz, bu tür olaylar insanın hemen "lütuf" diye adlandıracağı durumlar değildir. Fakat Rab onunlaydı. Onunla beraberdi ve ona merhamet gösterdi. Unutulmamalıdır ki bu oldukça önemlidir. Yusuf gibi, biz de bulunduğumuz yerde neden olduğumuzu ve başımıza gelenlerin neden gerçekleştiğini kavrayamayabiliriz. Ancak önemli olan bu değildir. Asıl önemli olan Rab'bin bizimle beraber olmasıdır. Kendisinin söylediği gibi, "Tanrı'nın, kendisini sevenlerle birlikte her durumda iyilik için etkin olduğunu biliriz" (Romalılar 8:28). Onu seviyorsak, durum "iyi" gibi görünmese de ve yaşananları tam olarak anlayamazsak bile, Tanrı'nın her durumda iyilik için etkin olduğunu biliriz.

Yusuf'a döndüğümüzde, 40. bölümün 1-8. ayetleri der ki:

Yaratılış 40:1-8
"Bir süre sonra, Firavun'un sakisi ve fırıncısı efendilerini gücendirdiler. Firavun bu iki görevlisine, baş sakiyle fırıncıbaşına öfkelendi. Onları muhafız birliği komutanının evinde, Yusuf'un tutsak olduğu zindanda göz altına aldı. Muhafız birliği komutanı Yusuf'u onların hizmetine atadı. Bir süre zindanda kaldılar. Firavun'un sakisiyle fırıncısı tutsak oldukları zindanda aynı gece birer düş gördüler. Düşleri farklı anlamlar taşıyordu. Sabah Yusuf yanlarına gittiğinde, onları tedirgin gördü. Efendisinin evinde, kendisiyle birlikte zindanda kalan Firavun'un görevlilerine, "Niçin suratınız asık bugün?" diye sordu. "Düş gördük ama yorumlayacak kimse yok" dediler. Yusuf, "Yorum Tanrı'ya özgü değil mi?" dedi, "Lütfen düşünüzü bana anlatın."

"Yorum Tanrı'ya özgü değil mi?", dedi Yusuf, gerçekten de tüm yorum O'na aitti. Bundan ötürü, iki Mısırlı rüyalarını Yusuf'a anlattı ve ardından onlara yorumunu sundu. Bunun anlamı; rüyaların yorumunun bulunduğudur, yani; onlar Rab'den gelen rüyalardı (yorumu sağlayan O'ydu). Bu yoruma göre, iki görevliden birisi idam edilirken, diğeri eski vazifesine geri getirilecekti. Yusuf, görevliden kendisini anımsamasını ve kendisinden Firavun'a bahsetmesini istedi:

Yaratılış 40:14-15
"Ama her şey yolunda giderse, lütfen beni anımsa. Bir iyilik yap, Firavun'a benden söz et. Çıkar beni bu zindandan. Çünkü ben İbrani ülkesinden zorla kaçırıldım. Burada da zindana atılacak bir şey yapmadım."

Bütün bunlara rağmen, baş saki eski görevine geri getirilir getirmez, Yusuf'a verdiği sözü unuttu:

Yaratılış 40:23
"Gelgelelim, baş saki Yusuf'u anımsamadı, unuttu gitti."

Yukarıda bahsedilenleri özetleyecek olursak, Yusuf'un hikayesi, hiçbir kötülük yapmamışken, cezalandırılmış bir adamın öyküsüdür. Bu, uzun zamandır bir sürü "neden" sorularıyla hayatını geçirip, çok az yanıt alabilmiş bir adamın hikayesidir. Ancak Rab daima onun yanındaydı. Kardeşleri onu Mısır'a köle olarak sattı, çünkü Tanrı'nın ona verdiği düşlerden dolayı Yusuf'tan nefret ediyorlardı. Mısır'daki patronu karısına aldanarak, onu zindana attırdı, oysaki Yusuf'un tek yaptığı onu korumaktı. Baş saki eski görevine atanır atanmaz, Yusuf'u unuttu. Bu tür durumlarda iyiliğin etkin olacağını ve tüm bunların Tanrı'ya adanmış bir adamın başına neden geldiğini anlamak gerçekten zor. Fakat durumu anlamamasına rağmen, Yusuf Tanrı'ya iman etti, O'na güvendi. Potifar'ın evinde Tanrı'dan korktuğu için günaha girmedi. Bu iki Mısırlıya cesurca Rab'den bir belirti gösterdi ve Tanrı'nın Ruhu aracılığıyla düşlerinin yorumunu açıkladı. Durumu anlamaması, onu Tanrı'ya güvenmekten alıkoymadı. Başınıza gelen bazı olayların nedenini anlayamayabilirsiniz, fakat siz de kavrayış yetersizliğinizin imanınızın önünde bir engel oluşturmasına izin vermeyin: Tanrı, kendisini sevenlerle, birlikte her durumda iyilik için etkindir ve emin olun ki; bu durum Yusuf için geçerli olduğu kadar sizin hayatınızda da geçerli kılınacaktır.

2. Yusuf: zindandan saraya.

Devam edelim, 41. bölüm, bu sefer Firavun tarafından görülen başka bir rüya hakkında bizi bilgilendirir:

Yaratılış 41:1-14
"Tam iki yıl sonra Firavun bir düş gördü: Nil Irmağı'nın kıyısında duruyordu. Irmaktan güzel ve semiz yedi inek çıktı. Sazlar arasında otlamaya başladılar. Sonra, yedi çirkin ve cılız inek çıktı. Irmağın kıyısında, öbür ineklerin yanında durdular. Çirkin ve cılız inekler, güzel ve semiz yedi ineği yiyince, Firavun uyandı. Yine uykuya daldı, bu kez başka bir düş gördü: Bir sapta yedi güzel ve dolgun başak bitti. Sonra, cılız ve doğu rüzgarıyla kavrulmuş yedi başak daha bitti. Cılız başaklar, yedi güzel ve dolgun başağı yuttular. Firavun uyandı ve düş gördüğünü anladı. Sabah uyandığında kaygılıydı. Bütün Mısırlı büyücüleri, bilgeleri çağırttı. Onlara gördüğü düşleri anlattı. Ama hiçbiri Firavun'un düşlerini yorumlayamadı. Bu arada baş saki Firavun'a, "Bugün suçumu itiraf etmeliyim" dedi, "Bana ve fırıncıbaşı kullarına öfkelenince bizi zindana, muhafız birliği komutanının evine kapattın. Bir gece ikimiz de düş gördük. Düşlerimiz farklı anlamlar taşıyordu. Orada, bizimle birlikte muhafız birliği komutanının kölesi İbrani bir genç vardı. Gördüğümüz düşleri ona anlattık. Bize bir bir yorumladı. Her şey onun yorumladığı gibi çıktı: Ben görevime döndüm, fırıncıbaşı ise asıldı." Firavun Yusuf'u çağırttı. Hemen onu zindandan çıkardılar. Yusuf tıraş olup giysilerini değiştirdikten sonra Firavun'un huzuruna çıktı."

Zindancıbaşı nihayet Yusuf'u hatırlayıncaya kadar iki yıl geçti. Aklınıza şöyle bir soru takılabilir: "Neden en başında Yusuf'u anımsamadı ve Yusuf neden zindanda 2 yıl kalmak zorunda kaldı?" Oysaki yanıt oldukça basittir: çünkü bu Tanrı'nın isteğiydi. Her şeyin hızlı gerçekleşmesini arzuladığımız bir çağda yaşıyoruz. Diğer taraftan, Tanrı her şeyin en iyi şekilde gerçekleşmesini ister ve hızlı olan illa ki en iyi olan değildir. Bu nedenle, Firavun o rüyaları Rab'den alana kadar Yusuf iki yıl daha zindanda kalmak zorundaydı. Yusuf'un daha sonra söylediği gibi, yoruma bakıldığında, "Tanrı ne yapacağını Firavun'a bildirmişti" (Yaratılış 41:25). Firavun'a o düşleri o zaman vermeyi seçen Rab'bin ta kendisiydi. Şimdi, bir adım geriye gidersek; iki yıl önce 2 düşü Firavun'un görevlilerine veren ve Yusuf aracılığıyla onlara bu düşlerin yorumunu sunan Rab'den başkası değildi. Yusuf'u Potifar'ın evine götüren ve sonunda onu özel bir zindana düşüren orada olanların yaşanmasına izin veren Rab idi2. Kardeşlerinin onu Mısır'a satacak kadar ondan nefret etmelerine neden olan iki düşü Yusuf'a veren yine Rab idi. Muhtemelen birazda olsa Tanrı'nın planını anlamaya başladık ve okumaya devam ettiğimizde bunu daha iyi kavrayacağımızdan eminim.

Böylece, Rab'bin ruhu aracılığıyla Yusuf Firavun'un düşlerini açıkladı. Mısır yedi yıl boyunca mükemmel ekinlere sahip olacaktı. Fakat, bu dönemin ardından yedi yıl süren bir kuraklık gelecekti. Yusuf aynı zamanda Firavun'a bu durumla nasıl başa çıkacağını da anlattı. Sonunda:

Yaratılış 41:37-45
"Bu öneri Firavun'a ve görevlilerine iyi göründü. Firavun görevlilerine, "Bu adam gibi Tanrı Ruhu'na sahip birini bulabilir miyiz?" diye sordu. Sonra Yusuf'a, "Madem ki Tanrı sana bütün bunları açıkladı, senden daha akıllı ve bilgili bir adam yoktur" dedi, "Sarayımın yönetimini sana vereceğim. Bütün halkım buyruklarına uyacak. Tahttan ötürü yalnız ben senin üzerinde olacağım. Seni bütün Mısır'a yönetici atıyorum." Sonra mührünü parmağından çıkarıp Yusuf'un parmağına taktı. Ona ince ketenden giysi giydirdi. Boynuna altın zincir taktı. Kendi yardımcısının arabasına bindirdi. Yusuf'un önünde, "Yol açın!" diye bağırdılar. Böylece Firavun ona bütün Mısır'ın yönetimini verdi. Firavun Yusuf'a, "Firavun benim" dedi, "Ama Mısır'da senden izinsiz kimse elini ayağını oynatmayacak." Yusuf'un adını Safnat-Paneah koydu. On Kenti'nin kâhini Potifera'nın kızı Asenat'ı da ona karı olarak verdi. Yusuf ülkeyi boydan boya dolaştı."

Yusuf zindanda bir köle iken birkaç dakika içinde Firavun'un yardımcısı olmuştu. Tüm Mısır ülkesinin ikinci büyük adamı olarak atanmıştı. Bu olay aşama aşama gerçekleşmedi, tam tersine her şey çok hızlı oldu. Şu anda hoş olmayan, kurtulmak istediğiniz bir durumdaysanız, Rab sizi bu durumdan kurtarabilir. Mevcut durumu birkaç dakika içerisinde tersine çevirerek, bunu süratle gerçekleştirebilir. Örneğin bizi cennete ulaştıracağı anda olduğu gibi... Bu "bir anda, göz açıp kapayana dek" gerçekleşecektir der Tanrı Sözü. (1. Korintliler 15:52) Gözünüzü kapatıyorsunuz ve muhtemelen yıllardır yaptığınız rutin işlerinizle uğraşır halde yeryüzündesiniz. Bir dakika sonra, gözlerinizi açıyorsunuz ve bir de bakmışsınız ki; gökyüzünde Rab İsa ve kutsallarıyla berabersiniz! Bu sadece bir dakika alacaktır! Tanrı'nın bunu gerçekleştirmeye kudreti yeter ve onu doğru zamanda gerçekleştirecektir. Doğru zaman Yusuf için gelmişti. Birçok yoldan geçti ama Rab her zaman onunla birlikteydi. Yaşadığı şeyler tesadüfi değildi. Aksine, bütün bu olanlar Yusuf'u Firavun'un önüne getiren Rab'bin planının bir parçasıydı. Son kısmı gözden çıkarırsak (ki henüz hikayenin tümünü incelemedik), Yusuf'un hayatında gerçekleşen olayların nasıl iyilikte etkin olduğunu insanın anlaması gerçekten zor olabilir. Aynı durum muhtemelen Yusuf için de geçerliydi. Sonu görmeden, olayları anlaması mümkün değildi, yine de inanmayı seçmişti. Kavrayışta zayıf olabilirsiniz, fakat imanda zayıf olmayın....Bugün yaşayabileceğiniz her şey için Tanrı Sözünün söylediklerine inanmakta zayıflık göstermeyin: yani siz anlasanız da anlamasanız da; Tanrı'yı seviyorsanız, her şey iyilik için etkin olacaktır.

Yusuf'a dönersek, Mısır'ın en kuvvetli ikinci adamı olarak yükselmesi, Tanrı'nın planının son aşaması değildi. Yedi yıllık kuraklık geldiğinde, bu durum aynı zamanda ailesinin yaşadığı yeri de etkiledi:

Yaratılış 41:56-57, 42:1-3, 6-9
"kıtlık Mısır'ı boydan boya kavuruyordu. Bütün ülkelerden insanlar da buğday satın almak için Mısır'a, Yusuf'a geliyordu. Çünkü kıtlık bütün dünyayı sarmıştı ve şiddetliydi. Yakup, Mısır'da buğday olduğunu öğrenince, oğullarına, "Neden birbirinize bakıp duruyorsunuz?" dedi, "Mısır'da buğday olduğunu duydum. Gidin, satın alın ki, yaşayalım, yoksa öleceğiz." Böylece Yusuf'un on kardeşi buğday almak için Mısır'a gittiler...Yusuf ülkenin yöneticisiydi, herkese o buğday satıyordu. Kardeşleri gelip onun önünde yere kapandılar. Yusuf kardeşlerini görünce tanıdı. Ama onlara yabancı gibi davranarak sert konuştu: "Nereden geliyorsunuz?" "Kenan ülkesinden" diye yanıtladılar, "Yiyecek satın almaya geldik." Yusuf kardeşlerini tanıdıysa da kardeşleri onu tanımadılar. Yusuf gördüğü onlarla ilgili düşleri anımsayarak, "Siz casussunuz" dedi, "Ülkenin zayıf noktalarını öğrenmeye geldiniz."

Uzun zaman önce, Rab kardeşlerinin onun önünde diz çöktüğünü gösteren iki düşü Yusuf'a vermişti. Aslına bakılırsa, kardeşlerinin onu Mısır'a satacak kadar nefret etmelerine neden olan bu rüyalardı. O zamandan beri, karşılaştıkları o an, bu rüyaların gerçekleştiği zamandı. Bununla birlikte, Yusuf hemen kendisini kardeşlerine tanıtmadı. Aksine, casus olmakla itham ederek onları tanımamazlıktan geldi. Ardından, kardeşlerini üç gün alıkoyduktan sonra, onlara gitmelerini ve dönüp Bünyamin'i getirinceye kadar kardeşlerinden birini yanında tutacağını söylemek için onları çağırdı. Bu durum kardeşlerini üzdü ve şimdi olanların nedeni olduğu için uzun yıllar önce ona yaptıklarını düşündüler. Böylelikle, Yusuf'un önünde olduklarını bilmeden, ona yaptıkları şey hakkındaki suçluluklarını itiraf ettiler:

Yaratılış 42:21-24
"Birbirlerine, "Besbelli kardeşimize yaptığımızın cezasını çekiyoruz" dediler, "Bize yalvardığında nasıl sıkıntı çektiğini gördük, ama dinlemedik. Bu sıkıntı onun için başımıza geldi." Ruben, "Sizi uyarmadım mı?" dedi, "Çocuğa zarar vermeyin diye. Ama dinlemediniz. İşte şimdi kanının hesabı soruluyor." Yusuf'un konuştuklarını anladığını farketmediler, çünkü onunla çevirmen aracılığıyla konuşuyorlardı. Yusuf kardeşlerinden ayrılıp ağlamaya başladı."

Yusuf kardeşlerini en son, onu Mısır'a sattıklarında, uzun yıllar önce görmüştü. Onlarla bir sonraki karşılaşması gördüğü düşlerin gerçekleştiği, onu sattıkları ve ona yaptıklarından dolayı pişmanlık duyduklarını itiraf ettikleri zamandı. Yusuf artık kardeşlerinin pişman olduklarını biliyordu. Gerçekten de, onca yılın acılarını, yanlış anlaşılmalarını Tanrı'nın sadece birkaç dakika içinde iyileştirebildiğini görebiliyoruz!

Yusuf'a dönersek, diğer kardeşleri Bünyamini getirmek için Kenan iline döndüklerinde, yanında Şemun'u tuttu. Onu getirdiklerinde, Yusuf onların gitmesine izin verdi, onların geri gelmesini kolaylaştırmak için aslında kasıtlı olarak Bünyamin'in torbasına kendisinin koyduğu gümüş kaseyi çalmakla onları suçladı (Yaratılış 44:2). Bundan dolayı, Bünyamin'in Mısır'da köle olarak kalmasını istedi. Bunu duyan kardeşleri; "önünde yere kapandılar", Bünyamin için ona yalvardılar (Yaratılış 44:14-34). Şöyle okuruz:

Yaratılış 45:1-8
"Yusuf adamlarının önünde kendini tutamayıp, "Herkesi çıkarın buradan!" diye bağırdı. Öyle ki, kendini kardeşlerine tanıttığında yanında kimse yoktu. O kadar yüksek sesle ağladı ki, Mısırlılar ağlayışını işitti. Bu haber Firavun'un ev halkına da ulaştı. Yusuf kardeşlerine, "Ben Yusuf'um!" dedi, "Babam yaşıyor mu?" Kardeşleri donup kaldı, yanıt veremediler. Yusuf, "Lütfen bana yaklaşın" dedi. Onlar yaklaşınca Yusuf şöyle devam etti: "Mısır'a sattığınız kardeşiniz Yusuf benim. Beni buraya sattığınız için üzülmeyin. Kendinizi suçlamayın. [ÇÜNKÜ] Tanrı insanlığı korumak için beni önden gönderdi. ÇÜNKÜ iki yıldır ülkede kıtlık var, beş yıl daha sürecek. Kimse çift süremeyecek, ekin biçemeyecek. Tanrı yeryüzünde soyunuzu korumak ve harika biçimde canınızı kurtarmak İÇİN beni önünüzden gönderdi. Beni buraya gönderen siz değilsiniz, Tanrı'dır. Beni Firavun'un baş danışmanı, sarayının efendisi, bütün Mısır ülkesinin yöneticisi yaptı."

ve Yaratılış 50:20
"Siz bana kötülük düşündünüz, ama Tanrı bugün olduğu gibi birçok halkın yaşamını korumak İÇİN o kötülüğü iyiliğe çevirdi."

Yukarıda, "çünkü" ve "için" sözcüklerini büyük harfle yazdım. Bu sözcükler, cevapları ortaya çıkaran sözlerdir. Onlar "neden" sorularına yanıt veren sözcüklerdir. Gerçekten de yanıtları alma zamanı gelmişti. Yusuf ve Mısır'daki planının tam anlamıyla gerçekleşmesiyle ilgili olan Tanrı planı için zaman gelmişti. O, yıllar önce Kenan ilinde, Yusuf'un kardeşlerinin nefretini kazanması ve bunun sonucunda Mısır'a köle olarak satılmasına neden olan gördüğü iki düşle başlayan planın bir parçasıydı. Fakat, kardeşleri ve yaptıkları eylemler, Tanrı'nın kendi isteğini yerine getirmesinde kullandığı araçlardı. Yusuf'u Mısır'a gönderen kardeşleri değil, Tanrı'ydı. Onu Potifar'ın evine yerleştiren, ona lütuf sağlayan ve aynı zamanda onu oradan zindana alan Tanrı'nın ta kendisiydi. Firavun'un görevlilerine iki düşü ve Yusuf'un aracılığıyla bu düşlerin yorumunu sağlayan yine Tanrı'ydı. İki yıl sonra bu rüyaları Firavuna veren ve baş saki aracılığıyla Yusuf'u sarayına getiren Tanrı'dan başkası değildi. Yusuf'a yorumlama yeteneğini veren ve onu Mısır'ın ikinci en kuvvetli adamı kılan Tanrı'ydı. Yusuf'un kardeşlerini, Mısır'da onun önünde eğilip, suçluluklarını itiraf etmelerini sağlayan yine O'ydu. Yusuf'un yaşamı boyunca İsrail'i koruyan O'ndan başkası değildi. Gerçekten de, İsrail halkı yüzyıllar sonrasına ve Mısır'dan Çıkış kitabında Tanrı Sözünün açıkladığı şekilde olaylar gerçekleşinceye kadar Mısır'ı terketmedi. Tanrı'nın İsrail için planları vardı ve Yusuf'un başına gelenler iyilikte etkin oldu, başlangıçta bu şekilde görülmese de tüm plan tamamen ortaya çıkarıldı ve yıllar sonrasında anlaşılır kılındı.

Anastasios Kioulachoglu

 



Dipnotlar

1. Yaratılış 37:2'de Yusuf on yedi yaşında bir gençken, Yaratılış 42:6'da düşleri gerçekleştiğinde ve ("Firavun'un hizmetine girdiğinde" 30 yaşındaydı. (Yaratılış 41:46) ve kuraklığın ikinci yılında kardeşleri Mısır'a ikinci defa geldiklerinde (Yaratılış 45:6)) muhtemelen 39 yaşındaydı.

2. Burası "kralın tutsaklarının bağlı olduğu" bir zindandı (Yaratılış 39:20). İşte bu yüzden kralın sakisi ve fırıncısı oraya getirilmişti.